Hitler'in Kayıp Denizaltısı: U20
İkinci Dünya Savaşı'nda Karadeniz'de Sovyetler Birliği'ne karşı savaşan Alman denizaltılarından üçü, Türkiye karasularında yatıyor. Kendi mürettebatı tarafından batırılan bu üç denizaltıdan biri de, Karasu açıklarındaki U20...
Belgeselci Savaş Karakaş, 'Hitler'in kayıp filosu' olarak bilinen gemilerden U20'nin sudaki izlerini sürüyor...
U20'nin İzinde...
Tarih 4 Eylül 2009. U20 ekspedisyonu, dalış teknemizin Karasu'dan Karadeniz'e açılmasıyla başlıyor. Tarihin bu gizli tanığını İZ TV için belgelemek üzere batığa doğru ilerliyoruz. Karadeniz'in derinliklerinde yatan U-bot, Türkiye'ye teğet geçen İkinci Dünya Savaşı'nın bu topraklarda bıraktığı en canlı hatıralardan biri. Ama tuhaftır, pek azımız ondan haberdar...
Hitler Almanyasının Gizli silahları: U-botlar
Hitler'in denizaltı filosunu Karadeniz'e kadar getiren, Almanların Ruslarla giriştiği büyük hesaplaşmaydı. İkinci Dünya Savaşı'nda Nazi Almanyası gözünü doğuya çevirip Rusya'ya saldırdığında, sürpriz silah olma özellikleri sebebiyle Karadeniz'de denizaltılara ihtiyaç duyuyordu. İstanbul ve Çanakkale boğazları, gerek Türkiye'nin tarafsızlığı, gerekse Montrö antlaşması dolayısıyla U-bot'ların Karadeniz'e geçişine kapalıydı. Bu nedenle Almanya'nın Karadeniz'e doğrudan ulaşımı yoktu. Hitler'in Türk donanmasından 3 denizaltıyı (Atılay, Yıldıray, Saldıray) satın alma teklifi de Türk hükümetince reddedilmişti. Bunun üzerine Naziler, U-bot'larını kimi zaman nehirlerden geçirerek, kimi zaman da parçalara ayırıp kamyonlarla 3300 km. yol kat ederek Karadeniz'e naklettiler. Romanya'nın Köstence limanında üslenen altı denizaltı (U9, U18, U19, U20, U23, U24), 27 Ekim 1942'den 25 Ağustos 1944'e kadar Karadeniz'de Rus donanmasına karşı 56 operasyon gerçekleştirdi ve resmi kayıtlara göre toplam 45.426 ton gemi batırdı.
Ama bunun bedeli ağır olacaktı. Kızıl Ordu 1944'te Romanya'yı ele geçirdi ve Köstence Limanı'nda bekletilen Alman denizaltılarından üçünü batırdı. Hitler sığınacak üsleri kalmayan kaçak üç denizaltıyı ise Türkiye'ye satmayı teklif etti. İsmet Paşa, 1'nci Dünya Savaşı'nda iki kaçak Alman gemisinin başa nasıl bela olduğunu yaşayarak öğrenmişti. Teklifi kesin bir dille reddetti. Böylece sığınacak liman bulamayan Alman gemileri (U19, U20 ve U23) bizzat kaptanlarının emriyle Türk karasularında batırıldı.
U20 Batığının Keşfi
Sessiz avcı U20, Karadeniz macerasına 10 Eylül 1944 gecesi Karasu açıklarında son noktayı koymuştu. Denizaltı, hem Karadeniz'de hem de hafızalarda kısa sürede izini kaybettirdi. Hitler'in kayıp denizaltısı, batırılışından tam 50 yıl sonra, Sualtı ve Kurtarma Komutanı Mehmet Kalyon'un komutasındaki bir Deniz Kuvvetleri tatbikatı sırasında bulundu. Ama (E) Deniz Kurmay Kıdemli Albay Kalyon'un, 'bebeğim' dediği batığa ilk dalışını gerçekleştirebilmesi için 10 yıl beklemesi gerekecekti. 2004 yılında sualtı araştırmacısı Selçuk Kolay'la birlikte gerçekleştirilen bu dalış, gizemli batığın kimliğini de U20 olarak kayıtlara geçirecekti.
U20... Yıllar Sonra Yeniden...
U20'nin keşfinin üzerinden bunca zaman geçmiş olmasına rağmen, kamuoyunda önemi ölçüsünde merak uyandıramamış olması şaşırtıcı. Ülkemizde konuyla ilgili kapsamlı bir sualtı belgeselinin yayınlanmamış olması bunun sebebi olabilir. Ege, Akdeniz ve Marmara'da daldığım onlarca batık gemi ve denizaltı enkazına, sualtında ziyaret ettiğim gizemli mağaralara ve büyüleyici resiflere rağmen, sanki bir sevgiliyle ilk kez buluşmaya gidermişçesine heyecanlıyım...
Karadeniz'in sağı solu hiç belli olmadığı için bağrında sakladığı hazinelere ulaşmak kolay değil. Şansımıza bugün hava da deniz de 'limonata' gibi... Kuzeye doğru 2 millik seyrimiz süresince dümen suyuna her bakışımda, Osmanlı'yı Birinci Dünya Savaşı'na sürükleyen Goeben ve Breslau'yu düşünüyorum. Bir anda kucağımızda bulduğumuz, Yavuz Sultan Selim ve Midilli adlarını koyduğumuz bu iki savaş gemisi, Osmanlı'yı nasıl da Almanya'nın peşine takmış ve savaşa sürüklemişti... Fes giydirilmiş Alman mürettebatlı iki gemi Karadeniz'e açılıp Rus limanlarını topa tutunca, tam da Enver Paşa'nın müjdelediği gibi, kucağımızda bir 'çocuk' bulmuştuk. Bu çocuğun adı, Birinci Dünya Savaşı idi. Böylece İmparatorluk; iki Alman gemisinin dümen suyunda önce savaşa, ardından yok oluşa sürüklenmişti. Türkiye aynı hataya bir kez daha düşüp, Almanların çaresiz kalan üç U-botunu alsaydı, kim bilir belki de ülke bir kez daha kendini ateş çemberinin tam ortasında bulacaktı.
23 Metre Derinlikte Bir Savaş Gazisi
U20'ye ilk dalışım Karadeniz'in görüntüsüne asla aldanmamamız gerektiğini ispatlıyor. Suya atlamamızla birlikte korkunç bir akıntıya kapılıyoruz. Batığı markaladığımız şamandıraya tutunamadan 100 metre sürükleniyoruz. Sualtı kameramanı Engin Aygün'le beni açık denizden şişme bot topluyor.
İkinci denememizde neredeyse şamandıraya yapışarak suya atlıyoruz. Dalışa geçer geçmez ilk 10 metre su yemyeşil.. Biraz daha aşağıya inince mavimtırak suyun içinde bir karaltı beliriyor.. 23 metre derinlikte bulutların içine gömülmüş U20 karşımda... Bunca zamandır nerelerdeydin der gibi bana bakıyor..
35 dereceyi aşan bir açıyla iskeleye yatık duran 270 tonluk denizaltının kıçından başına palet vuruyorum. Boyu 42,7 metre, eni 4.1 metre olan Tip II-B sınıfı bu nispeten küçük denizaltının bir zamanlar nasıl etkili bir saldırı silahı olduğu bariz. Üzerindeki periskop ve burnundaki yarı açık torpido kapakları bunun ispatı.. U20 kulesindeki RF anteni ile duymuş, periskopu ile görmüş ve fırlattığı torpidolarıyla nice Rus gemisini sessiz ve derinden vurmuştu.
Denizaltının üzerine çöken bulut dakikalar ilerledikçe yer değiştiriyor. Kimi zaman kuleyi sarıyor ve denizaltının yattığı çamurun içinde güvertesi açığa çıkıyor. Top kundağı, giriş çıkış kaportaları ve denizaltı battı şamandırası çok net görülebiliyor.. Bazen de bulut iyice dibe çöküyor ve denizaltının sadece kulesi seçilebiliyor. Tıpkı avını gözetlemek için periskop derinliğinde seyir yaptığı zamanlardaki gibi..
İkinci dalışımızda sualtı fotoğrafçısı Ali Ethem Keskin de bize katılıyor. U20'nin hem kameralara hem de fotoğraf makinelerine verdiği pozlar nefes kesici. Sessiz avcının Almanya'da başlayıp Karadeniz'de karanlığa gömülen ve yarım asır sonra aynı noktada aydınlanan hikayesi, 30 Ekim Cuma 22:00, 31 Ekim Cumartesi 17:15,
1 Kasım Pazar 02:10, 2 Kasım Pazartesi 09:00, 5 Kasım Perşembe 14:00; 16 Kasım Pazartesi 01:20, 17 Kasım Salı 11:50, 19 Kasım Perşembe 17:15, 20 Kasım Cuma 22:00'de İz TV'de (Digitürk 18. kanal) yayınlanacak.
- Savaş Karakaş
www.savaskarakas.com