Alanya Kalesi
Alanya Kalesi Anadolu’da en çok süre ayakta kalmayı başarabilen ve sağlamlığını koruyan tek kaledir. O muhteşem surları ve o surların ışıklandırılması ile birlikte geceleyin yansıyan manzarası gerçekten insanı geçmişli yıllara götürmektedir. Ve bu kale öyle bir yere inşa edilmiş ki zannedersiniz Alanya’dan aynı yarım ada şeklinde bir yerde yapılmıştır.
Kayalar üzerine inşa edilmiş olan bu kale ulaşılamaz olarak kalmıştır. Yarım ada şeklindeki bu yer Helenistik zamanında duvarcı ustaları tarafından yapılmıştır. Ve Selçuklular döneminde kale yapıtları inşa edilmiştir. Ayrıca surlar gerçekten kalenin dört bir yanını sarmakta ve halen de bu yıkılmadan ayakta kalabilmişlerdir. Kale ve surları dışında ayrıca kuleler de inşa edilmiştir. Bu kuleler gözetleme ve kaleyi düşmanlara karşı koruyabilme olarak düşünülerek inşa edilmiştir. Ama şu anda görünümü ile gözleri kamaştıran Kızıl Kule en ayakta kalanlarındandır.
Bu kule kalenin biraz daha aşağısında güney tarafında yer almaktadır. Bu kuleler yapılırken tamamen kayalar ve bazı taşlar kullanılmıştır. Fakat bu kadar dik ve sağlam durmasında taşların yapılırken pişirilmesi büyük bir etkendir. Ayrıca bu kulelerin başka bir özelliği de yer atı bağlantı yolları ile kaleye kadar ulaşmasıdır.
Bu sayede kolayca kale ile irtibata geçilmiştir. Ayrıca doğu kulesi olan ‘Arap Evliyası’ (Kapelle) de doğu kısmından kaleye kadar uzanmaktadır. Daha sonra kalenin kuzeye bakan kısmında çıkış bölgesinde Tophane kısmını görürsünüz. O zamanlar duvarcı ustaları tarafından 6500 metre uzunluğunda da duvar örülmüştür.
Kuleler yalnızca gözetleme olarak değil ayrıca düşmanlara karşı koruma kuleleri olarak da tasarlanmış. Buralardan düşmanlara saldırı esnasında kızgın yağlar dökülmüş. Kale içerisinde 400 Sarnıç ağacı barındırmaktadır. Adeta bir orman görüntüsü vermektedi. Bu kaleye bir çok giriş kapısı inşa edilmiştir . Ve bu kapılar halen daha dimdik ayaktadır. Kale üç taraftan da muhteşem görünmektedir.
İç Kale
Kalenin bu kısmı batı tarafından en yüksek noktasında yarım adanın batı kısmındadır. Deniz seviyesinden 250 metre yüksekliktedir. Güney kısmında aşağıya doğru inen bir inişi batı kısmında ise yukarıya doğru bir yol bulunmaktadır. Kalenin iç şekli dikdörtgenimsi bir şekli andırmaktadır.
Hem askeri hem de yönetim gerçekten bu yeri sıkı koruma atına almışlardır. Kalenin kirişinin doğu tarafında bir kule bulunmaktadır.
Kulenin etrafında görevliler bulunmaktadır. Bu kule kaleden çıkma yolu olarak kullanılmıştır. En güzelidir ki bir çok sarnıç Selçuklular döneminden günümüze kadar gelmiştir. Ve bu sarnıçlardan eskiden olduğu gibi günümüzde de faydalanılmaktadır. Litrelerce su sağlanmakta ve ayrıca bir çok hastalığa da iyi geldiği söylenmektedir.
Batı tarafının özelliği iç kaledeki bir çok önemli yapının kale bentlerinin dayanmasıdır. Kalenin güneye bakan kısmında ev kalıntıları bölgesinde Türk arkeologları kazırlarda bulunmuşlardır. Ve bu kazılarda bir çok eser gün yüzüne çıkmıştır. Kalenin tarihi değeri açısından geriye kalan tek Sultan sarayı olarak bilinmektedir. Kale üzerinde bir çok ayet bulunmaktadır. Duvar kalıntıları üzerlerinde bir çok ayet bulunmaktadır. Duvar kalıntıları üzerlerinde bunlar açıkça görülmektedir. Bu kadar tarihi kalıntının Selçuklular dönemi zamanında üzerlerinin motiflerle işlendiği bilinmektedir. Ve ayrıca 13. yüzyıldan kalma seramik sanatı da bu kalıntılar üzerinde ne kadar ileri düzeyde olduğunu göstermektedir. Bu seramik süslemeler göstermektedir ki buranın bir sultan sarayı olarak kullanılmıştır. Çünkü o zamanlar yalnızca sultanlara ait olan saraylarda bu gibi süslemelerin olduğu bilinmektedir.
Diğer bir kompslekte de yıkık bir halde bir ev bulunmaktadır. Bu yer baraka halinde askerlerin uyumaları ve barınmaları için düşünülmüş. İç kalenin batı yakasında kule şeklinde bir yapı daha bulunmaktadır. Hemen yanında ise ‘Adam Atacağı’ diye adlandırılan bir bölüm vardır. Bu alan direk olarak denize açılmaktadır. Ölüler buradan direk olarak denize atılmaktaymış. Bugün ise bu alan ‘Dilek alanı’ olarakta bilinmektedir. Eğer attığınız taş denize kadar varırsa dileğiniz kabul olacak anlamına gelmektedir. Bu kısım yani kule alanı kale içerisinde güney tarafta bulunmaktadır. Alçak bir alan üzerinde inşa edilmiştir. Ayrıca bir de soğuk su hamamı diye adlandırılan bir bölümü vardır. Buradaki su sodalı su olduğundan dolayı bir çok hastalığa şifa verdiğine inanılmaktadır. Helezoni şeklinde döner merdivenlerle buraya ulaşılmaktadır. Burada bu kilisenin yapımında kale yapılırken kullanılan malzeme ile yapılmıştır. Ve inanılmazdır ki bu kiliseye zamanında Selçuklular döneminde bile hiçbir zarar verilmemiştir. Burada dört havarinin resimleri bulunmaktadır. Kilisenin temeli 11. yy’da atıldığı bilinmektedir. Ve kale içi Alaattin Keykubat dönemi olan 1231 yılında bitirildiği sanılmaktadır.
Orta Kale
Kalenin dışında yakın bir alanda Aksebe camii’ne rastlarsanız içerisinde bir kabir göreceksiniz. Bu kabir o zaman yaşayan bir evliyalardan olduğunu bilinmektedir. Ufak Bizans kilisesi olarak ta bilinen Süleymaniye camii, Bedesten camii, Arap Evliyası gibi camilerden örnek alınarak yapılmıştır. Bu yerler zamanında Hıristiyan dini mensupları tarafından da kullanılmıştır.
Ufak Cilvarda Kilisesi
Bu yer Alanya kalesinin bulunduğu alanın 400 metre ilerisine bir alana örülmüştür. Ve bir tepe üzerine kurulduğundan dolayı sağlam kalmayı başarmıştır. Halen o güzelliğini korumaktadır. Oradan aşağıya doğru baktığınızda her yer ayaklarınızın altında serili gibi durmaktadır. Bu yapıtta diğer Arap Evliyası kilisesine çok benzerlik göstermektedir. Ve bu yapıların 11.y.y’dan önce yapıldığı sanılmaktadır.