Ahrweiler Boeselager-Realschule öğrencileri İzmir'de
Ahrweiler'deki Philipp-Freiherr-von-Boeselager-Realschule lisesinde görevli olan Bay Burkhard Bender ile uzunca bir süredir iletişim içinde bulunuyoruz. Kendisi 10 yıldır İzmir Özel Çamlaraltı Koleji ile karşılıklı öğrenci ziyaretleri organize ediyor. İzmir'deki koleji ve öğrencilerini tanımak istedik ve 6.10.2010, Çarşamba günü İzmir'de buluşmak üzere sözleştik.
İlk buluşma noktasını Çankaya'daki Goethe Enstitüsü teşkil ediyordu. Burada bizi enstitüden sorumlu Müdür Bay Roland Schmidt, enstitünün mekanlarından, dil eğitimi sınıflarından, kütüphaneden ve yapılacak sohbetler için hazırlanmış olan çok sayıdaki oturma ve tartışma köşesinden geçen kısa bir tura çıkardı. Daha sonra da Goethe Enstitüsü'nün faaliyet alanına ilişkin bilgiler verdi. Enstitünün görevlerinin ağırlık noktasını, Alman kültürünün tiyatro oyunlarıyla, canlı konserlerle, okuma dinletileriyle ve sergilerle sunulması ve Alman kültürüne böylece yaygınlık kazandırılması teşkil ediyor. Enstitü bünyesinde gerçekleştirilen dil kurslarıyla Alman dilinin öğretilmesi de, bu kapsama giriyor tabii.
Öğrencilerin bazılarının -ellerinde birer kitap - kitaplık raflarının aralarındaki kuytu köşelerde hızla kaybolduğunu gördüğümüzde (kabul etmeliyiz ki) hepimiz biraz şaşırdık. Hatta Bay Bender bile. Demek ki, hâlâ varlıklarını koruyorlar: kitap okuyan öğrenciler! Ne mutlu!
Bay Schmidt daha sonra küçük çaplı bir sohbet ortamı başlattı. Dünyadaki önemli kentlere ilişkin bazı sorular sordu ve bu kentlerin hangi ülkelere veya devletlere ait olduğunu söylememizi istedi bizden. Öğrenciler bu bağlamda çok hevesliydi. Dolayısıyla Goethe Enstitüsü'nün bulunduğu yerlere yönelik geçiş kolaylıkla gerçekleşti. Tek başına Türkiye'de bile üç tane var: Ankara, İstanbul ve İzmir. Enstitünün diğer çalışanları da kısaca takdim edildi bize. Burada üç aylık stajlarını yapan iki bayan stajyer ile tanıştık böylece. Kısmen dil eğitimi görüyorlardı, kısmen de halkla ilişkilerde çalışıyorlardı. Türkiye'yi tanımanın başka ilginç bir yolu.
Sonra İzmir Özel Çamlaraltı Koleji'ne gittik. Orada okul kurucusunun ailesi tarafından karşılandık ve yemeğe davet edildik. Üst orta sınıfa ait özel bir okul burası. Okulun müdür yardımcısı olan Bay Bentürk Dirikal, öğrencilerinin çok yönlü aktivitelerini açıklayıp, sıkça yurt dışında bulunduklarını anlattı sonra. Bu yolculuklar esnasında alınan -belge ve madalyalar şeklindeki- çok sayıdaki başarılarına işaret etti. En iyi öğretmen, hayatın kendisi oluyor işte. Özellikle de başka kültürleri ve ulusları tanıyıp anlamak söz konusu olduğunda. Hoşgörü öğrenilebilir olan bir şeydir. Bir tek bu eğitim kurumunun öğrencileri tarafından bile hangi ülkelerin ziyaret edilmiş olduğunu görmek, bizleri hayrete düşürdü. Bu öğrencilerin bizi bu kadar açık fikirli ve büyük bir ilgiyle karşılamış olduklarına şaşırmamak lazım yani.
Daha sonra, Bay Bender tarafından Türk-Alman işbirliği içinde iki lisanlı olarak hazırlanan ve çalışmaları yapılan bir tiyatro oyununun provasını izleme olanağını da bulduk. Konu belliydi elbette: iki kültür arasındaki ayırt edici farkların, bir ailenin “normal” günlük akışı içindeki yaşamsal durumlarla gösterilmesi. Bu günlük akış kahvaltıyla başlıyordu, okulla ve bir yurt dışı öğrenci gezisiyle devam ediyordu… Hayatın içinden geliyordu işte.
Bu tiyatro oyunu Cuma gününün öğlen saatlerinde, 13.00 dolaylarında Çamlaraltı Koleji'nin toplantı salonunda sahnelendi. Okuldaki diğer öğretmenler, bazı misafirler ve kalabalık bir öğrenci kitlesi tam zamanında salona gelmişlerdi. Elbette şu veya bu hususla ilgili birtakım eksiklikler vardı hâlâ. Ama 5 gün içinde iki lisanlı olarak bundan fazla öğrenilemezdi doğrusu, dedi Bay Bender. Problem değildi. İzleyiciler de öyle düşünüyordu. Gülünecek ve düşünülecek çok şey ile bol alkış vardı bu oyunla ilgili olarak hatırımızda kalacak olan!