Karavan ile Avrupa'da seyahat ediyoruz
Roma Yolları boyunca karavan ile yapacağımız kültür ve yakınlaşma yolculuğumuza öncelikle sponsorumuzdan seyahatlerde kullanacağımız daha uygunu yaşayacağımız karavanı teslim almakla başlamış olduk. Sponsorumuz Fendt-Caravan firmasının Almanya'nın Rain kasabasında son modellerini tanıttığı bir etkinlikte karavanı teslim etme töreni de yapıldı.
Roma yolu boyunca yapacağımız yakınlaşma yolculuğunda ilk durağımız Viyana oluyor. Burada Hütteldorf adındaki kasabada West Wien Camping alanında iki gece konaklamamız gerekiyor ki hem Mohapp Hanım ile hem de Dr Krikıl ile proje ile alakalı görüşmelerimizi yapabilelim. Yolculuk ve kamp alanını bulmakta zorlanmadık, sadece hava karardığı için kamp alanı girişini bulmak için biraz zaman harcamamız gerekti.
West Wien Camping yılın bu mevsime göre oldukça kalabalıktı. Hemen en yakındaki karavanın yanına park ettik ve gezici evimize su ile elektrik sağladık. Seyahatlerimiz boyunca kullanacağımız karavan Saphir Scand kış için oldukça donanımlı bir model. Bu modelde en sevdiğim özellik yerden ısıtma sistemi ve bu sistemin hem elektrik hem de gaz ile çalışıyor olması lakin elektrikte bir sorun yaşansa gaz ile ısıtmaya devam edebileceğiz. Çetin hava koşullarında bile kamp alanlarında rahatlıkla konaklayabileceğimiz bir model olması yolculuğumuzda yaşamımızı kolaylaştıracaktır.
Türkiye'de bi dönemin değişmesine ve ülkenin gelişmesine katkıda bulunan değerlerden biri olan, Parlamento ve Savunma Bakanlığı gibi yapıların mimarı Clements Holzmeister'ın kızı Mohapp Hanım ile evinde görüşmeye gidiyoruz. Bayan Mohapp'ın sevimli köpeği ve kuş cıvıltılarıyla dolu bahçesinin güzelliği evinde farklı bir değere bürünüyor. Bir müzedeymiş hissi uyandıran raflardaki kitap serileri ve bir takım antik eşyalar dikkatimizi çekiyor.
Bayan Mohapp çok cana yakın, kültürlü ve bir çok konuda bilgili olduğunu tabiki tahmin etmek zor değildi fakat iyi bir ahçı olduğunu bu akşamki yemekte öğrendik. Çok eğlenceli ve doyurucu bir akşam geçirdik birlikte. Bir sonraki gün Bayan Mohapp'ın oğlu Roman tüm nezaketi ile pazar gününü bize etrafı göstermek ve Viyana'da rehberlik yapmak için ayırdı.
Viyana caddelerinde Detlef'in gözünden kaçmayan bir kare.
Roman'ın en sona sakladığı Viyana Katedrali'nin kulesine de çıkıp şehre kuş bakışı bir göz atmadan edemiyoruz. Viyana'nın kalbinde Stephansplatz'ta yer alan Katedral Romanesk ve Gotik tarzındaki katedral Viyana'ya gelenlerin ilk ziyaret ettiği bölgede yer alıyor.
Viyana Hofburg kompleksi içinde müzeler bölgesindeki en genç yapının en güzel salonlarının birinde Efes Müzesi de yer alıyor ve ben hemen bir fırsat bulup ziyaret ediyorum. Antik dönemden günümüze kalan en çarpıcı ve güzel örneklerden olan bir mozaik görmek bile başlı başına müze ziyareti için bir sebep benim için. Akşam olunca epey yorulmuştuk ve Sacher Turta yedikten sonra Roman bizi Bayan Mohapp'ın yanına götürüyor ve hem kendisi hem annesi ile vedalaşma fırsatı buluyoruz.
Yolculuk devam edecek, güneye gitmemiz gerekiyor ve Goethe Enstitüsü'nün 60. Yıl kutlamasına fazla zaman kalmadı. O nedenle ertesi sabah yola çıkıp geceyi Belgrad civarında geçirdikten sonra yolumuza Makedonya'dan devam ediyoruz. İşte yol kenarında gördüğümüz ve çabucak ziyaret ettiğimz Stobi Antik Kenti. Buraya tüm kalıntıları ve şehri görmek için tekrar geleceğiz.
Stobi ziyaretini kısa tutup aynı gün Kavala'ya kadar devam ediyoruz ve ertesi gün Türkiye sınırını geçerek Çanakkale'nin Küçükkuyu beldesine dek geliyoruz. Yol boyunca bu mevsim açık kamp alanı bulmakta epey zorlandık. Küçükkuyu'da Oba Kamping henüz sezona hazırlanıyor fakat bizim elektrik ve su dışında bir ihtiyacımız olmadığından bizi severek kabul ediyorlar.
Çanakkale'nin Ayvacık ilçesinin Küçükkuyu beldesinde sahil şeridinde yer alan Oba Kamping alanı zeytin ağaçları ile donatılmış büyük bir bahçe bizim için. Gezici evimiz mini olsa da bahçelerimiz oldukça geniş olduğundan hiç sıkılmıyoruz. Hem coğrafi konum ve kamp alanının güzelliği hem de kamping işletmecilerinin bizi karşılamasındaki samimiyet sayesinde Avrupa'ya giderken Oba Kamping'e tekrar gelme fırsatı yaratmaya çalışacağız.
İzmir'e vardığımızda şehre yakınlığından ve yıl boyu açık olduğundan dolayı İzmir Güzelbahçe'de yer alan Oba Dinlenme Tesislerinin kamp alanını tercih ediyoruz. Sahil şeridinde yer alan tesiste her ne kadar denizi göremesek de portakal bahçesinde narenciye çiçeklerinin etrafa yaydığı koku başka bir şey aratmıyor bize.
Ve nihayet Goethe Enstitüsü 60. Yıl kutlamasına yetişiyoruz ve İzmir'in en hareketli kesimi Göztepe'de dar ve işlek olan ana caddeye karavanımız ile park ediyoruz.
Detlef'in yaptığı sunum çok verimli geçiyor ve ilgi ile izleniyor. Bizden sonraki sunumlar ve konuşmalardan sonra şahane bir konser dinliyoruz Alman Bavaturka ekibinden. Kokteyl öncesi tüm yorgunluğumuzu atan ekip Almanya'nın Bavyera eyaletinden geliyor, Türkçe ve Almanca halk müzikleri ile gecemize neşe katıyor.