Kayısı Diyarı Mut
XCTurkey 2011 Yamaç Paraşütü Haftaları'nın hazırlanmasıyla ilgili olarak, yeniden Karaman'a gittik. Burada ilçe kaymakamı dikkatimizi antik Claudiopolis kentine çekti ve bizi Mut isimli ilçe merkezini ve çevresini görmeye davet etti. Bu bölge, özellikle aromatik bir kayısı türü olan Mut Şekerparesi'nin yetiştirilmesiyle ünlü.
Kısaca düşündükten sonra, bu olanaktan da yararlanmaya karar verdik. Konya ile Silifke arasındaki ana bağlantı güzergahını teşkil eden 715 numaralı karayolu üzerinden, Mut ilçe merkezine kadar 140 kilometrelik bir mesafenin katedilmesi gerekiyor sadece. Nüfusu 29.500 dolaylarında olan Mut'un kırsal bir çevresi var ve bu bölgede toplamda yalnızca 64.000 insan yaşıyor. Mut, tarihsel önemi çok eskilere dayanan Sertavul Geçidi'nin eteğinde yer alıyor ve günümüzde tarımsal ağırlıklı bir özellik taşıyan küçük kentler için tipik bir örnek oluşturuyor. Söz konusu geçidin tarihsel önemi, Konya (ve dolayısıyla İpek Yolu) ile gerçekleştirilen ticaretten kaynaklanıyor. Ticari ürünler buradan özellikle Silifke ve Anamur olmak üzere Akdeniz limanlarına taşınıyordu. İşte bu bağlamda takip edilen ticari yol, Göksu Nehri boyunca ve Mut üzerinden geçiyordu.
Günümüzde bu kent, Mersin iline dahil. Sıcak yaz aylarında daha yüksek ve dolayısıyla daha serin bölgelere, yani dağlara doğru göçen birçok sahil sakini, bu yolu kullanıyor. Türkiye'de uzun süren yaz tatili esnasında, Mersin veya Adana gibi büyük şehirlerden gelmiş olan büsbütün mahalle halklarını buralarda görmek mümkün oluyor.
Göksu Nehri'nden ayrılarak Ermenek yönünde ilerleyen Ermenek Çayı'nı 340 numaralı karayolu üzerinde izlediğinizde, yaklaşık 30 kilometre sonra Gezende baraj gölüne varıyorsunuz. Bu baraj, Ermenek Çayı'nın sularını topluyor ve elektrik kazanımı için kullanıyor. Türbinleri Romanya'da imal edilmiş olan bu hidroelektrik santrali, günümüzde yakın mesafede bulunan ve sevilen bir rekreasyon alanı oluşturuyor. Geniş ormanlıkları olan bu alan, sayısız yaban domuzuna ve başka hayvan türlerine barınak teşkil ediyor. Arazi yapısı bakımından sıra dışı güzellikte olarak ifade edilen bu mesafeler, keşif yapmaya çok uygun. Görmeye giden, zararlı çıkmıyor.
Mut çevresinde henüz Hititler zamanında bile yerleşim varmış. Dolayısıyla Romalıların da burada tahkimatlı yerleşim yerleri kurmuş olmalarına şaşırmamak gerekiyor. En ünlü yerleşim yerlerinden biri, Claudiopolis olsa gerek. Burası Kilikya olarak tanımlanan Roma eyaletinde yer alıyormuş ve Silifke'den hareket eden ticaret kervanlarınca buraya iki günlük yolculukla erişilebiliyormuş. Daha sonra eyaletin adı Isauria olarak değiştirilmiş. Bugün hâlâ Roma/ Katolik Kilisesi'nin, fiilen olmasa da unvanıyla varlığını sürdüren bir piskoposluğu olarak kabul ediliyor. Roma tiyatrosunun, ayrıca nekropolün kalıntılarını ve artık mevcut olmayan binaların (başka yapılarda kullanılan) münferit unsurlarını, örneğin sütun kalıntılarındaki süslemeleri, sütun başlıklarını ve heykelleri, burada görmek mümkün oluyor.
Romalılardan sonra Ermeniler gelmiş ve bölgede Kilikya Ermeni Krallığı'nı meydana getirmiş. Ta ki, Karaman'daki Rum/Ortodoks Karamanlılar 13. Yüzyılda yeni bir krallık oluşturuncaya dek. Günümüzde Mut'ta yer alan iki önemli yapı, bahsettiğimiz zamandan kalmadır: Laal Paşa Camii ve Kızılminare. Efsaneye göre burada, yani Mut'ta, Karacaoğlan adlı halk ozanının mezarı da yer alıyormuş. Ancak birtakım başka kentler daha bu iddiada bulunuyor.
Biz, Mut gezisinden fazlasıyla memnun kaldık. Özellikle de, kentin hâlâ bozulmamış olan kırsal çevresi dolayısıyla. Bu sebeple kısa süre sonra, daha fazla keşifte bulunmak ve bilgi vermek için, geri gelmeye karar verdik.